Öz Kütle Sıcaklığa Bağlı Mıdır? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir İnceleme
Günlük Yaşamda Öz Kütle ve Sıcaklık İlişkisi
İstanbul’da bir sabah, işe gitmek üzere evden çıkarken sokakta yürürken aklımda bir soru vardı: “Öz kütle sıcaklığa bağlı mıdır?” Tabi ki bu bir fiziksel kavram ve bilimsel bir tartışma, ancak sokakta gördüğüm insanlar, toplu taşımadaki dinamikler, hatta işyerindeki ilişkiler bile bana bazen bu bilimsel sorunun toplumsal ve bireysel boyutlarda nasıl işlediğini düşündürüyor.
Fizikte, öz kütle, bir maddenin yoğunluğuyla bağlantılıdır ve sıcaklık arttıkça çoğu madde genişler, dolayısıyla öz kütlesi azalır. Ancak bu fiziksel kavramın, toplumsal bağlamda nasıl algılandığı ve farklı gruplar üzerindeki etkisi, aslında çok daha derin bir soruyu gündeme getiriyor: Öz kütle sıcaklığa bağlı mıdır ve toplumsal düzeyde bu bağıntı ne şekilde şekillenir?
Toplumsal Cinsiyet ve Öz Kütle
İstanbul’da sabahları metrobüsle işe gitmek, insanın toplumsal cinsiyet rollerinin ne kadar derinlemesine yerleştiğini görmek için bir fırsat sunuyor. Erkeklerin, sabahın erken saatlerinde rahat bir şekilde oturduğu, kadınların ise ayakta yolculuk yapmak zorunda kaldığı bir manzara ile sıkça karşılaşıyoruz. Toplu taşımada yaşanan bu eşitsizlik, fiziksel dünyadaki öz kütle ve sıcaklık ilişkisinin sembolik bir yansıması gibi. Kadınların genellikle daha fazla alan kısıtlaması yaşaması, toplumsal ‘sıcaklık’ arttıkça yani stres, yorgunluk ve gerginlik seviyeleri yükseldikçe onların ‘yoğunluğunun’ daha fazla hissedilmesine yol açıyor. Erkeklerin ise bu ‘sıcaklık’ koşullarında daha rahat hareket edebilmeleri, toplumsal normlardan kaynaklanan bir ayrıcalığı simgeliyor.
Öz kütle sıcaklığa bağlıdır, ancak bu bağıntıyı toplumsal cinsiyetin gözlüğüyle incelediğimizde, kadınların toplumsal hayat içinde daha ‘yoğun’ bir şekilde var olmaları gerektiği, bu ‘yoğunluk’ arttıkça da daha fazla dışsal baskıya tabi olmaları gerektiği bir durumla karşılaşıyoruz. Yani toplumsal sıcaklık arttıkça, kadınların bu sıcaklığa tepkileri ve alanda kapladıkları yer daha belirginleşiyor.
Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Öz Kütle
Toplumsal çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında da benzer bir ilişkiyi görmek mümkün. Özellikle farklı etnik kökenlerden gelen bireyler, şehirdeki sosyo-ekonomik farklılıklar ve ayrımcılığa dayalı toplumsal yapılar göz önüne alındığında, bir nevi ‘sıcaklık artışı’ söz konusu. Bu artış, toplumda dışlanmış gruplar üzerinde daha fazla baskı oluşturuyor. Bir akşam, iş yerimdeki farklı etnik kökenlerden gelen arkadaşlarla sohbetteyken, hepimizin deneyimlediği bir durumu konuştuk: Toplumda özellikle düşük gelirli ve etnik olarak marjinalleşmiş bireylerin, fiziksel ve psikolojik anlamda sürekli bir ‘sıcaklık artışı’ yaşadığı, yani stresin, zorlukların ve zorlama koşullarının arttığı.
Fizikte bir madde, sıcaklık arttıkça genellikle genişler ve öz kütlesi düşer. Ancak toplumsal yaşamda, sıcaklık arttıkça, yani ekonomik, sosyal ve kültürel baskılar yükseldikçe, marjinalleşmiş bireylerin yaşadığı ‘yoğunluk’ artar. Bunu gözlemlerken şunu fark ettim: Sosyal adaletin sağlandığı, çeşitliliğin kutlandığı bir toplumda, ‘sıcaklık’ yani dışsal baskılar azaldığında, toplumsal öz kütle, herkesin eşit bir şekilde dağılmasına olanak tanır.
Farklı Grupların Etkilenme Şekilleri
Sokakta gördüğüm farklı insanları ve onların toplumsal statülerini gözlemlemek, öz kütle kavramının nasıl ‘sosyal bir süreç’ haline geldiğini anlamama yardımcı oldu. Özellikle düşük gelirli mahallelerde yaşayan, iş gücü piyasasında dışlanmış gruplara ait bireylerin yaşadığı ‘sıcaklık artışı’ bu kişilerin daha fazla ‘yoğun’ olmalarına neden olabiliyor. İşyerinde ise, daha üst düzeyde görev yapan kişilerin genellikle daha rahat bir yaşam sürmelerinin, daha az stres altında kalmalarının, yani daha düşük ‘sıcaklık’ koşullarının onları daha az ‘yoğun’ yapması gibi bir tablo var.
Çeşitli etnik kökenlere ve toplumsal sınıflara ait bireylerin, özellikle toplumsal normların baskısıyla, ‘sıcaklık’ altında nasıl farklı deneyimler yaşadığını görmek, toplumsal cinsiyet ve çeşitlilik üzerinden öz kütle kavramını daha derinlemesine düşünmeme neden oldu. Çünkü, sıcaklık arttıkça, toplumsal olarak dışlanmış olanların ‘yoğunluğu’ artar, ancak bu yoğunluk sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir yük de taşır.
Sonuç: Öz Kütle ve Sıcaklık Arasındaki İlişki
Öz kütle sıcaklığa bağlıdır, ancak bu ilişkiyi sadece fiziksel bir bağlamda düşünmek dar bir perspektife indirgemek olur. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet konularında, ‘sıcaklık’ arttıkça, grupların ve bireylerin yaşadığı baskılar, ‘yoğunluklarını’ artırır. Bu artan yoğunluk, toplumsal olarak daha fazla dışlanmışlık, daha fazla ayrımcılık ve daha fazla stres demektir. Sosyal yapının sıcaklık koşulları, toplumsal öz kütlenin nasıl şekillendiğini belirler. Sonuçta, sıcaklık ve öz kütle arasındaki ilişki, sadece fiziksel değil, toplumsal bir boyutta da kendini gösterir.